Tam 1,5 yıl olmuş yazmayalı...İşte bu bu uzun aranın sebebi...
Güzel kızımın 1. yaş gününü kutlamamızın hemen akabinde işe başladım ve müthiş bir temponun içine girdim.
Güzel kızımın 1. yaş gününü kutlamamızın hemen akabinde işe başladım ve müthiş bir temponun içine girdim.
İstanbul'da yaşayanlar iyi bilir; hani o çok zor olan çalışan annelik meselesi var ya.. İşte bu iş İstanbul'da çok ama çok daha zor :( Hele bir de benimki gibi eviniz ve işiniz birbirine uzaksa...
Hamilelik dönemim tam yeni işten ayrıldığım bir döneme denk geldiği için hazır bir işim yokken bebeğimi büyütmenin tadını çıkarayım dedim ve 1 yaşına gelene kadar kızıma kendim baktım. Önceki yazılarımdan bilenler bilir, kızımın sağlık sıkıntıları falan derken bir hayli sıkıntılı dönemler geçirdim. Bendeki lohusa depresyonu 1 sene kadar sürdü diyebilirim!
Bebeğimle birlikte vakit geçirmek, onun her anına şahit olmak harika bir şey tabi ki de... Ama insan bulunduğu yeri de sorgulamıyor değil. İşte ben bu noktada içinden çıkılması çok zor bir dönem başladı. Çalışmaya, üretmeye ve sosyal olmaya alışkın bir kadın için evde geçirilen ilk birkaç ay tatil gibi gelebilir, hatta bıcır bıcır bir bebeğiniz varsa bu süre 6 ay-1 sene harika devam edebilir. Sonrasında evde sorgulamalar başlıyor... Bende öyle oldu en azından... Bunca yıl evde oturup temizlik yapıp, çocuk büyütmek için mi okudum? Üniversiteden mezun olduğumda iki dili akıcı şekilde konuşurken şimdi oturduğum yerde körelecek miyim? Kafamda deli sorular.....Ağlama krizleri, içine kapanma, çocuğuna gereken ilgiyi gösterememe, bi bıkmışlık, bi bezmişlik, belirsizliklerden yılmışlık, tükenmişlik... Bu aşamada iki alternatifiniz var; ya çocuğunuzdan kopmadan çalışabileceğiniz, yeni şeyler üretebileceğiniz bir iş kuracaksınız (bunu yapamadım ama elbet bir gün yapacağım!) ya da bildiğiniz işe geri döneceksiniz... Ben de ikinciyi seçtim! İşe başlama süreci çok ani gelişti, bir anda kendimi Beylikdüzü-Taksim arası trafik çilesinde buluverdim :) Metrobüs mü araba mı tartışması uzar gider, hiç açmayalım :))
İşe başladığım ilk günler çok şükür beklediğimden iyi geçti. İkimiz için de zor olsa da bir kaç günde bebeğim de ben de duruma adapte olduk. Tabi ki burada bebeğime çok güvendiğimiz bir aile dostumuzun bakması ve gözümün arkada kalmaması da etkili oldu. Ama bebekler büyüdükçe annelerinin kıymetini daha çok anlıyorlar... Üstüne bir de 2 yaş sendromu eklenince, eyvahlar olsun :) (2 yaş sendromuna daha sonra uzun uzun değineceğim)
Sonrasında baktım ki bir de Çalışan Anne Depresyonu varmış! Böyle bir hastalık var mı bilmiyorum, tam şu anda adını ben koydum... Belirtiler: Yarım anne, yarım ev kadını, yarım eş, yarım iş kadını... Hiçbiri olamamak... Kendine hiç vakit ayıramamak, bebeğine istediği kadar vakit ayıramamak, eşine ve evine yeterince vakit ayıramamak, işine mecburen yeterince belki fazlasıyla vakit ayırmak sebepleriyle bir tükenmişlik hali, sürekli yorgun hissetme, boş vakit bulduğunda ne yapacağını bilemeyip hiç bir şey yapamama,sonra başa dönüp hiç bir şeye vakit bulamama!
Şu anda bu yazıyı nasıl mı yazdım? Ben işe başladıktan sonra uyku düzeni alt üst olan bebeğim, aylar sonra vakitlice bir saatte uyudu (sızdı diyelim :)) ve anne uyumak yerine yazmayı tercih etti.
Ben şehir koşturmacası içinde akışa bıraktım ama halimden memnun değilim :) Sizler neler yapıyorsunuz? Hayatınızı nasıl programlıyorsunuz? Var mı bu depresyonun da doğal bir ilacı?
Not: Bu arada gece uyanan bebe bu postu tamamlamaya izin vermez, anne de yavrusunu koynuna alıp dünyanın en kısa, en konforsuz ama en huzurlu uykusuna dalar ve yayın sabaha kalır :)
Sevgiyle,
Gönül
Ben şehir koşturmacası içinde akışa bıraktım ama halimden memnun değilim :) Sizler neler yapıyorsunuz? Hayatınızı nasıl programlıyorsunuz? Var mı bu depresyonun da doğal bir ilacı?
Not: Bu arada gece uyanan bebe bu postu tamamlamaya izin vermez, anne de yavrusunu koynuna alıp dünyanın en kısa, en konforsuz ama en huzurlu uykusuna dalar ve yayın sabaha kalır :)
Sevgiyle,
Gönül